söndürüyorum ışıklarını
Bir duygunun ertesi, sarhoş gecenin sabahı, düşünmenin dinamiği, kitap sayfaları, satır başları, satır araları, gözlerin rengi, yazarlar, yazamayanlar, kayıp yıllar, ağlayan yollar, bedelini ödeyenler, bedeli anlamayanlar, 80'ler, 90'lar, izlediklerimiz, dinlediklerimiz, terk-i diyar eyleyenler, aşk, filmler, fotoğraflar, kuşlar, balıklar, böcekler... yaşadım dedirten ne varsa, hepsi.
28 Ağustos 2011 Pazar
Dipsiz
söndürüyorum ışıklarını
5 Ağustos 2011 Cuma
pardon!!
muamma''
aşk
bir noktanın
bulunduğu sayfada
usul usul yok olup
görünmez olması kadar
çünkü ancak
eşitleyebilir bizi
cesur
sana “sen” dedikçe
eksilir zihnimden naif
gölgelerin senin
hiç görüp tatmadığımdan
ben seni senin…
delik
bulutlar dağılmaya başlayacaktı
an dursaydı anlayacaktı
o baktı, bakış usandı
kalanlar rüyaya uyandı
hece-le
nasıl sever insan tekrar
yakıp geçince o aşktan evreni
gülümseyişi çevirince gözyaşına
şimdi kasvetin anlam bozukluğu var.
1 Ağustos 2011 Pazartesi
usluca
ben senin yüzünün cennet kıyısında
gördüğüm güneş, ay ve
yıldızların şarkısıyla yürüdüm.
ülkenin içine içine gider gibi
yürüdüm içlerine senin
yabancıdan temkinsiz.
derinindeki yaşamı buldukça
çağlayan sulara şaşıran
kaçkın bir hayvan gibiydi her yanım.
mahcubiyetin adı yetim
yetimin hatırı mahcuptu
kimseler anlamıyordu
bence güller yine de güzel kokuyordu,
bir susamaktı kanması yok
bir susmaktı yakması çok.
ben senin yüzündeki cennetin kıyısında
ağaçlarının dal uçlarından damladım
karıştım toprağına.