Bir duygunun ertesi, sarhoş gecenin sabahı, düşünmenin dinamiği, kitap sayfaları, satır başları, satır araları, gözlerin rengi, yazarlar, yazamayanlar, kayıp yıllar, ağlayan yollar, bedelini ödeyenler, bedeli anlamayanlar, 80'ler, 90'lar, izlediklerimiz, dinlediklerimiz, terk-i diyar eyleyenler, aşk, filmler, fotoğraflar, kuşlar, balıklar, böcekler... yaşadım dedirten ne varsa, hepsi.
28 Nisan 2011 Perşembe
Ambrosia
24 Nisan 2011 Pazar
23 Nisan 2011 Cumartesi
Sezgi
22 Nisan 2011 Cuma
GECE
gece sessiz ve ağır.
belki gece gebedir umuda
kim bilir…
ağır gece,
ağır ağır
ağaracak
ve biz
uykuda olacağız.
gece ağır,
gözlerin değil.
nedense ağır değil gözlerin!
gözlerim,
gözlerinde ağır.
gecenin merkezi var,
orada çiçekler de açabiliyor
renkleri parlement mavi sanki,
zümrüt yeşili düşlerin içinde gözlerin, belki!
iç içe herşey yani.
gece yine ağır ağır
ağaracakken
bir ses gelebilir,
senin!
kuşların ve
çatı katlarında ağlayan
tüm kadınların
sonsuza kristalleşen
sesleri gelir sonra,
duyuldukları an
asılı kalan havada.
ancak göz teması kurarsa umutlanır
penceremizi teğet geçen güvercinler
‘yumuşak’ yeni bir anlam kazanır dilimde.
dilim,
dilim dilim
pare pare
tel tel
ayrılır
senden doğru
kopup gelirim kendime.
muammadır sevgilim!
korkup da
usulca sana seslenmediğim
o anlar…
oysa,
adını eskitmek
adınla eskimek de var
gün gün
yaş yaş,
kainat!
gece ağır!
kanı kurumuş
yarası ağrımakta
ceylan gibi ağır gece.
sen yoksun,
gözlerin yok
ve biz uykuda olacağız yine.
17 Nisan 2011 Pazar
AYDINLIK
Bilinçli bilinçlerimiz olsa.
Sanki, burada hiç ölmemiş ve dirilmemiş sevgilerimiz var gibi olsa.
Gitmemiş olsa zamanın tozlu ama saydam geçitlerinden şimdi dönenler
Sevmemiş olsak birbirimizi böylesi sevgiden biçimsiz.
Yek vücut aydınlığım seninle
Kuru yaprağı,
Suyun taşıması gibi üzerinde.
11 Nisan 2011 Pazartesi
Senden Bana Yar Olmaz
10 Nisan 2011 Pazar
Gıdıklanan Düşünceler
Dar yollarından geçerken kurmağa çabaladığımız
İlişkilerin içine yerleşen.
Daha da çabaladığımız
Sonunda çabalamaktan,
Çabalayamamaktan yorgun düştüğümüz,
Koşa koşa sığındığımız sonra, sessizliklerimiz.
Düğümlerine birer bayrak diktiğimiz ilişkiler
Düğümlerinden doğar oysa kanamaklı benimseyişlerimiz
En çok yakınlaşmaya ihtiyaç duyduğumuz
Garip biçimde en anlaşılır olan onlar
En uzakta bıraktıklarımız olmadılar mı şimdi?
Kendi yolunun yazgısına kapılmıştır
Yaşamında rolü olan herkes bir biçimde
Ne çok iş vardır bitirilmesi gereken
İzole eden bir öznellik
Öznelleştikçe o meşhur kabuğu besleyen.
Döngü başlamıştır işte bir defa
Bir defa daha
Ta ki döngünün
Anlamı, öznel özenliliğe vahşice dayanana kadar
Özenli olmayı denerken
Ne de kanırtıcıyız aslında.
Bir biçimde yakınlık duyduğun “o”
Bir gölge olur aniden
Sanki hiç yoktu da
Sen kurdun o’nu düşleye düşleye
Yüklediğin anlamları düşün
Her şeye her şeye
Yeniden.
Ve işte anlam yükleyebildiğin ölçüde
Nefes alabildiğini sandığın bu yaşayış hali
Sonunda merkezden ele geçirince seni
Anladın!
Anladığını anladığın
Anladığın mıydı cidden
Ya da
Anlamaya gereksindiğin miydi arayıp bulduğun anlam?